düş-tü

karambole çalınan düdük kadar kolaydı,
her karmaşa kendi bahanesini yaratınca,
bir dedektif taktım peşime,
aldattıklarımı bulsun ve söylesin sana.

sabrımın sara nöbetleri dışında,
zirve ve denge çelişkisiyle bezendim.
bisikletimin arka tekerleğine bağlı iki küçük yuvarlak,
iki küçük tekerlek ve babam,
bırakıverdi çocukluğumu uluorta.

düdüğü bozulan ama düdüklü bir tencere,
şimdi ya kaldırıp atacak,
ya da başka bir kapak uyduracaksın üzerime,
ki ilkini tercih etmişliğim,
yanık kokusuna sürüyor telaşını.

defalarca kontrol ettin, incittin
altını söndürdüğün aşkımı,
bir şişman tüple yalnızca omlet yapılsa,
260 defa başarılı olunabileceğini bilen yalnızlığımı.

kaldırımda yerinden çıkmış karoları dahi kandırıp,
çamur attığımız masum paçalar söverken,
içmeyince sapıtan,
sığınak-savar gezginliğimiz de kolumuzun altında,
kalmadı karmaşamızın bahanesi,
kadehin şerefine içmekten başka.


  • Dirik, Özge: “Düş-tü”, Dergi@Net internet dergisi, Temmuz-Ağustos 2002, Sayı 22.