Ezberlenen cin ayet

Maktul: Gökhan Ösme

Evinde ölü ya da diri bulunan bir sürü adamın hikâyesini dinledim şimdiye dek. Ama bu defa durum biraz farklı, yani hayat tam kendini tüketiyorken sıradışı olaylarla yenileniyor. Özellikle sıradışı ölümler; tanrının bu düzeni sürdürürken şaşırdığı tek gerçeklik.

Her neyse, anlatacak o kadar çok şey var ki, gevezelik bir maliyettir şu an.

Önce maktulün evine giriliyor. Bir katil ile bir sanatçı arasındaki fark tek cümleye sığmaz elbette, ama bu sefer katilin depoladığı şeyler bir ömre sığacak türden değil.

Katil zile basıyor bir pazar sabahı ve maktul belki de gazete uzatan, bildik bir kapıcı eli bekliyor, ama kapıyı açar açmaz bayılıp, düşüyor. Getirdiği malzemeleri ve tahminen maktulün vücudunun kapının dışına taşan kısmını içeri alıyor. Önce bakırdan bir çay kaşığı yardımıyla adamın gözlerini çıkarıyor, gözlerden birinin epeyce hızlanıp, salondaki halıda yuvarlandığı gözleniyor.

Maktulün vücudundaki yaralardan anlaşıldığı kadarıyla, katil bir jilet yardımıyla topuktan ve koltuk altından dört-beş dilim et kazıyor. Adamın vücudundaki altı adet “ben” de aynı jiletle kesilip, gözün çıkartıldığı çay kaşığına diziliyor, çay kaşığının ortasındaki boş alanda da maktulün göğüs uçları bulunuyor. Burnun derisi sıyrılarak, jilet yardımıyla topuktan ve koltuk altından kazınan et parçalarının üstüne yerleştiriliyor. Evin kamerası çok net değil, ancak katilin maktulden çıkardığı parçaları koyduğu tabağı izlemeye yetiyor.

Oldukça şişman bir vücuda sahip olan maktulün sırtındaki kaslardan, küçük bir pideyi tamamlarcasına parçalar kesiliyor. Bana en iğrenç gelen nokta ise, maktulün deşilen göbeğinden çıkartılmış yağ parçaları. Dünyanın en iri göbeğinin bile bağırsakların görünmesini engellemek gibi çok estetik bir görevi olduğunu hatırlıyor insan cesede bakınca.

Cesetle işini bitiren adam, mutfağa yöneliyor sonra. Bir tavada çıkarttığı parçaları kızartıyor, mutfak kameradan görüntülenemediği için bu kısım biraz silik. Ama yaklaşık yirmi dakika sonra elindeki beyaz, oval ve oldukça büyük bir restaurant tabağıyla yemek masasına oturuyor katil. Tabağın altına maktulün vücudundan pide biçiminde kestiği sırt kaslarını yatırmış olan katil, üzerine jiletle kazıdığı ve sonrasında kızarttığı topuk ve koltuk altı filetolarını yerleştirmiş. Çok yağlı görünen bu yemeği de adamın göbeğinden çıkarttığı yağlarla yapmış. Tabağın sağ kısmında ise yoğurt var. Yoğurt tamamen bildiğimiz yoğurt, hiçbir şekilde maktulden yapılmamış. Yoğurdun yanında ise adamın kendi yağında biraz fazla kavrulmuş, hatta yanmaya yakın göğüs uçları ve burun derisine sarılmış ben’leri var. Bu, insandan imal edilmiş ve insan yapımı yemeğin tam ortasına adamın renkli gözleri koyulmuş, bir gözün üzerinde bordo renkli halının tüyleri var.

Yemek yenmemiş, sadece hazırlanmış. Ama olayı cinayet literatürüne geçiren şey, maktulün gözlerine metalimsi bir iplikle dikilen açma halkaları. Katil kutu kolalardan bozulmadan çıkardığı açma halkalarını, büyük bir özenle maktulün gözlerine dikmiş.

Bu durumu bir sanat olayına çeviren şey ise, kokudan dolayı, kapıyı kırarak eve giren polislerden birinin açma halkalarının yalnızca birini cesetin gözünden söküp, çalması. Kamerada görüntülenemese de o gün eve giren iki polisten biri olan Cem, çok sonra anlaşılabileceğini bilmeden, çaldığı halkanın arkasında yazan şifreyi cep telefonuyla çekilişe yolluyor ve kocaman bir arabayı kazanan kişi olarak açıklandığında, ardışık olan açma halka seri numaraları onu ele veriyor, cinayet mahallindeki delillere zarar vermekten 3 yıl hapis yiyor ve aynı hapisteki maktulün kardeşi tarafından dövülerek öldürülüyor.