çorak

Karınca kararıyla uyuşan bedenim,
iğnelenmeye amade, uyanılası bir kâbus.
Yeni yılla beraber harlayan şöminem,
noel annenin tükürüğüyle söndü yine.

Varsın, hayra yorsun ellerin ellerimi.
Ki onlar, çoğalamayan iki eştiler önce.
İkileşemediler,
iki leştiler ya da sıvışamadılar dünyaya.

Bir gün daha bekleyebilseydik,
yıllanacaktı güneşe yatan şarabımız.
Uçmamam için kanatlarının arasına aldığında,
güven de acı verdi bana.
Kısır bir arıyım işte,
üçgen üçgen yapıyorum peteklerimi.
Birbirini tanımayan iki elementtik biz.
İlkel bir kimyaperestin kötü kokan ellerinde,
–bakır ile kalay diyelim–
gittikçe tunçlaştı kilitlerimiz.

Şimdi pençelerini körlenmesin diye içeri çeken senin,
gençliği parmaklarına emanet yaşarken,
ilk ve tek kavga etmişliğin kalemsiz,
salıncağa işeyen bir öteki mahalle çocuğuylaydı.

Bense hayallerime kaldığım yerden devam ediyorum,
başka kuşların yuvalarında.


  • Dirik, Özge: “Çorak”, Varlık, Mart 2002, Sayı 1134.
  • Dirik, Özge: "Çorak", Erken Ölümlü Şairler Antolojisi, Haz. Ahmet Günbaş, Hayal Yayınları, Nisan 2007, s. 177.