ikincil ruhla pisuar buluşmaları-17

Sıkı bir müslümandı babam, ama yoksuldu. Dinleri bilirsin, zenginlere doyum vermek amacıyla tasarlanmıştır. Putsal yerlere turneleri, aerobik seansları, bayramları, hayır işleri, sanal açlıkları vardır. İşte bu bayramlardan birinde alnımda kırmızı şarap iziyle zenginliği öğretmişti babam. Yedi yaşıma kadar elimden tuttu benim. Öyle ki; önümüzden geçen her bisikletli çocuk acı verirdi ona. Hissederdim, çünkü bir dramı hissettirmenin en iyi yolu hissettirmemeye çalışmaktır.

Diken dikendi elleri, parmağını alyansa kaptırması dışında bir iş kazası da gelmemişti başına. Aynı imalathanenin çalışanlarıydı annem ile babam. Üniversiteye gidinceye kadar bir gece bile uzak kalmadım onlardan, yalnızca 1 Mayıs’ta ortadan kayboluyorlardı. Emekçi diyorlardı kendilerine, bana kalırsa benden başka hiçbir şeye sahiplik etmiyorlardı. 1 Mayıs eylemlerine katılıyor, kırıp döküyorlardı gönüllerince. Gece kulüplerinde kırılan tabaklarla eş bir yaklaşımdı. Yalnızca bir fazlası vardı; toplumsal mastürbasyondu yaptıkları. Sistem içlerinde bir yıl vadeli bir hesap açmış, tüm yamukluklarını orada biriktirmişti onların. Fanatiktiler, emekçi diye bir takım kurmuşlardı, her yılın 1 Mayıs’ında maçlara giderlerdi. Devlet onları şarj etmek için polislerin ellerine birer jop verir, organizatörlüğü tüm şanıyla yürütürdü.

Hiç unutmuyorum bir gün Deniz adında bir abi, hiçbir sessiz harfi çıkmadan üstelik, bilmiş Devrim kelimesini. Kazanmış olmasına rağmen bir daha haber alınamamış ondan ama oyunun adı asmacaymış.