İç-üvey

küçüktüm,
hangi hain anlattıysa ilk masalı,
o yalandan devşirildim.
yirmi yaş dişi çıkan bir fil,
avcıların peşine düştüm.
hangi taşı kaldırdıysam altından,
“şansınızı denemeye devam edin.”

başucum portakal lekesi,
en çok ölen ağaç, soy ağacım.
ben bir yalan uydurdum,
inanıp, boğuldum.

bir ağaç da ben diktim evimin içine,
gizemli ve yorgun.
ilk kökleri derinleşip, uzaklaştıkça
bir mesafe aramızda,
ne o bana meyvesinden tattırdı,
ne ben ona suyumdan.
mezarımı da mermerimi de istemez yanına,
dibine bile işemediğim.

kapımı sevseydin gelirdin.
kalırdı gerçeklerimden ölüm süzen yüzün.
tanrıların yalnızca çok kötülere vakti var artık,
duyamayacaksın o yüzden beni,
“bu kek hiç kabarmayacak anne” dediğimde,
evden kovduğundan beri,
hep üvey küçüklüğümü.