ikincil ruhla pisuar buluşmaları-3
I.
Pişik olmuş armutların ağzıma düşmesi doyum vermedi bana. Eşşek kadar bir elma sayesinde oluşan başımdaki şişikleri de dünyanın sırlarını kurcalamak için kullanmadım.
Garip buluşlarımla, insanların beyinlerine “bak, o öyle değilmiş” şeklinde bilgiler de sokmadım. İnsanlarla iletişim içinde olmanın en fazla onları dinliyormuş gibi görünmek olduğunu biliyorum. Göz göze geldiklerinde, onları doğrulamanız için karşısındakini yakalayan acı bakışlar çok tatmin ediyor beni.
Çocukluğum hayatımı şekillendiren yegâne zaman parçasıydı. Henüz altı yaşımda, birkaç acı olay yaşayıp, geri zekâlı arkadaşlarımın pek de doğal olmayan bir seleksiyon ile yok olması sonucu babamı ikna etmeye çalıştığımı hatırlıyorum bonibon’a tazminat davası açmaya. O da bön bön suratıma bakıp “avukat bi tanıdık bulmak lazım” demişti.
Benimse çocuğum olmadı henüz, olmaz diye de düşünüyorum. Ortalama 70 basamaklı bir merdivene üç kiloluk bir et yığınını atıp, düştükçe kalıplanıp, büyüyüp daha fazla şişmesine izin verebileceğim bir düşünce yapısına da sahip değilim, üzgünüm. Ama evlat edinebilirim huzurevinden.
Evlenmeyi de düşünmüyorum, hem yılın her günü iki bayram arası olduğuna göre ananelerimiz ve anneannelerimiz doğru söylemiş.
Değişimi kabullenirim, özellikle 40’lı yaşlarda daha kolay oluyor bu, ama boğaz köprüsüne sağcıların köprüsü ya da renkli televizyona “artık, devrimcilerin kanlarını kırmızı mı izleyeceğiz” diyen, atlara bile sıkıntı veren gözlüklerle işim olmadı hiç. Gerçi bu cümlelerin sahipleri şimdi at yarışı tahmini yerine, holding yazarlığını seçti ama sonucun farkı yoktu, hep beşte kaldılar.
II.
Kaztüyü yastığında gözyaşı lekelerimin sobelediği kadınlar bir Amerikan diplomatın Türkiye hatıraları kadar kalın bir kitap olurdu. Bu bir anlamda seri kâfir yapıyor beni. Teslim olabileceğim bir merci yok maalesef. Yalnızca, bedenim bilinmeze hızlı hızlı çürüyerek ilerlerken sonumu merak ediyorum. Böceklerin elebaşı olmak ya da cehennemin lüks yerlerinde emlakçılıktır kariyer hedefim. Bu dünyada aşkın provasını yaptığımı kolaylıkla açıklayabilirim diye düşünmekteyim. Hem süt izninde bara giden bir anne edasında cennetini ayakları altına alıp parçalayan Tanrı, bu dünyadaki boyut ve bölüşüm problemlerini çözmeli önce. Tamam; sırtımda büyük bir kambur var, gözleri acıtan bir kusura sahibim, kusura bakan gözler takip ediyor beni, ama ben kamburumu sistemin kanlı sözleşmeleri imzalansın diye kullandırmadım hiç. Bu dünyada yarattığım açıklamaları taşıyabilirsem oraya, yukarıdakilerden bahsedeceğim verilen süre yeterse. Ama şimdi ben içimden gelen tüm şeyleri olduğu gibi akıtıyorum ya sana, içimdeki kelimeleri de harcamalıyım. Her şeye rağmen tanrıdan bir şey dilemem gerekirse; özür dileyeceğim.
23 Nisan 2003
- Dirik, Özge: “İkincil Ruhla Pisuar Buluşmaları-3”, Kuzey Yıldızı Edebiyat Dergisi, Ekim-Kasım 2005, Sayı: 12, s. 8.