Kalabalık
“ipekböceği attım
eşarp düştü içime...”
uyandım
rüyamda kanamış dilim
belki kıtlama jiletle bağrılan
yaşamöyküleri anlatmışımdır çocuklara.
çocuklar dedim de
onlar da kanadılar
kanınca bana.
kalktım
bir eşkıya rica etti yüklerimi
güzel de bir kadın
çocuğunu öleceği yaşa büyütemeden giden
bir anneyi uğurlamış olsa da
on yedi kalp kriziyle
yürüdüm
adımlarım nasıl da uyarılıyor
kapıyı çalan biri olduğunda
isterse bir hırsız olsun
kapıyı çalmaya yeltenen
öldüm
ve yarın üşüştüler başıma; yaşlar, ayaklar, gözler
ve yarı yaşam yakınmaları sürdü adıma
ve yar uzun saçlı bir adamla geldi mezarlığa
ve ya bir kadınla...
ve
gömdüler beni,
öldürdükleri gibi
özenle.