Ruj Ruhu
Adı “gece değiştiricisi” olan bir melekle anılıyor adım kaç zamandır.
“Geceler yarınların negatifleridir” diyor, ne bir harfi var başka, ne de ünlemi.
Eli elime değmedi yüz gündür, ama her gece seviştik onunla. Bilemezsin, elleri hiç olmamış ve hiç durmamış bileklerinden akan kan.
Bir meleğin vücut hatlarını iyice öğrendim artık. Gözlerine dokununca kayboluyor hemen. Göğüslerini hissetmiyor. Yani bir tespih gibi, o hissetmeyince hiçbir önemi kalmıyor, ama yine de dokunuyorum onlara.
Melekler insanları öpünce canları çok yanıyor. Yine de iki defa öptü beni. Bizimkisi parmak uçlarında bir beraberlik. Otuz yaşlarında topuklu ayakkabı giymeye çalışan bir adam gibi hissediyorum zaman zaman kendimi. Gidişimden korkmuyor değilim, ama gittiğim şeritte yavaşlamak daha tehlikeli.
İpeksi bir teni var bilekleri dışında. İlk zamanlarda içim acımıştı, yanlışlıkla sigara bile uzatmıştım ona. Oysa tüm meleklerin bilekleri kanarmış, ne kadar çok kanarsa o kadar az canları yanarmış. O da benim nabzıma şaşırıyor, gülüyor, alay ediyor nabzımla; o denli hızlı bir saatin içime yerleştirilmiş olmasına ve benim hiç telaşlanmayışıma şaşırıyor.
Artık dönemem.
Bana “git” de demez. Dudakları sana benziyor biraz, ama makyaj durmuyor teninde; tanrının kuruntuları...
Ama beni öptüğü iki sabah öyle bir tat oldu ki ağzımda, keşke onun dudaklarından rujlar yapılsa dünyanın ölümlü ve minyatür kadınlarına...