Zaman-e
bak baba, saklamadığın psikoloji kitapların, nasıl da besledi deliliğimin gizini. yok ettim şizofrenimin işaretlerini; teşhisten terfi. tırnaklarımı yedikçe güvendim kendime. arkadaşlarının yanında avcuma gömdüğüm sekiz tırnak ve saklayamayacağımdan dolayı kemirmediğim ama arzuladığım baştırnaklarım, hep büyümesi içindi senin özbenliğinin.
bak baba, okula iki yıl erken başlatılmış her çocuk, işsizlikle iki yıl erken tanışır. geceyarısı tartışmalarından peydahladığınız ve bordro kuyruklarında bırakıp kaçtığınız o yarım yamalak devrim, bir başka ifadesidir şimdi, alnımdaki dört çeker çizgilerin.
bak baba, bir anne çocuğunu pembe masallarla uyutuyorsa, çocuğunu uyandırırken her baba, acısı bâki hikâyeler bulmak zorundadır. senin bahçende istenmeyen ama biten serseri yeşil, kör bir güzelin avcunda kendini çiçek sanır.
bak baba, o huzurhanede zaman denilen illetten saklansan da, bir saat yakalar mutlaka; tik-tak oyar, çalar, yoğurur içini. bana armağan ettiğin tek şey, kafatasımın içinde intihar adlı obur müşteriye sunulur, nasıl olsa aşısı bulunmayan, mertliği bozulmayan beyin timurlarım çoktan fethe çıkmışlardır.